Kimdir bu dost, yüzlerce binlerce şiirinde çağrılan dost? Çok sevdiği Taptuk Emre mi? O değil diyemezsiniz. Onun çok sevdiği Hacı Bektaş mı? O değil diyemezsiniz. Onun çok sevdiği Muhammet, Muhammet'in sevdiği Ali mi? Onlar değil diyemezsiniz. Bütün in sanların bütün minarelerden ve çan kulelerinden çağırdığı Tanrı mıdır? Değildir diyemezsiniz. Yunus'un dost dediği, onun ardından bütün Anadolu saz şairlerinin dost dediği varlık, dost sözüyle anlattığı boz bulanık ülkü gerçek insanlık değil midir? Değildir diyemezsiniz. Yunus Emre'nin dost dediği üstün gerçek bugün Aşık Veysel'in dost dediği ülkünün benzeri değildir diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Yunus Emre bu milletin, Anadolu halkının hem gerçeğini hem ülküsünü kendi çağının en atılgan, en savaşgan diliyle söylemiştir. Onun dost kavramında yalnız tasavvufun mutlak güzelliğini, soyut sevgilisini değil halkın bütün özlemlerini bulur gibi oluruz. Dost deyince bir İranlının aklına neler gelir bilmem, ama biz Anadolu Türkleri dost deyince derinden duygulanır, küçük kaygıların, çıkarların üstünde, uğruna can feda edilen, insanın en temiz yanını, insanlığın özünü yansıtan bir varlık düşünürüz. Dosta inanır, dosta güvenir, dosta açılır insan. Tanrının insanlığı, insanın tanrılığı gibi bir şeydir dost. Dost dünyanın tadı, yüreğin göz bebeğidir. Dost hem içinde, hem dışındadır insanın, hem çok uzaklarda hem yanı başımızdadır.
İnsan hem müslüman olup hem LGBT'yi hoş göremez. LGBT'ye saygı duyabilmesi için Lut kavminden haber veren ayetleri inkar etmesi gerekir. Ayetleri inkar eden de müslüman olmaz. Bu kadar basit bir konuyu bile izah etmek zorunda oluşumuzun sebebi muhataplarımızdaki zeka problemidir! (Alıntı)
Günlerdir bu konuda bir cedelleşme var. Ya hû
İlk eğitimimi alırken koğuşta sık sık açıp okuyordum. Tasavvufa, Yunus Emre'ye ilgisi olanlara rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir kitap. Yunus Emre duyulması gerek bir ses, anılması gerek bir zât.
Bilmeyen ne bilsin bizi
Bilenlere selâm olsun!
İstanbul'da 1994 senesinde tertiplenen “Fuzûlî Sempozyumu”nda Türkiye Yazarlar Birliği' tarafından (“XX. yüzyılda Fuzûlî Dîvânına bir nazire: Şeydâ Dîvânı” başlığı ile takdim edin) o makâmın muktezâsına konuşması istenen Şahin Uçar'ın, işbu montajıyla kendi Divanı hakkında Söylediği sözler:
nihân etdim kelâmım gerçi ma'nâ
***
Kendini bilmek ve yenmek isteyen dervişin yolu hacının hocanın yolu değildir; cennetten umudu, cehennemden korkusu yoktur:
Uçmaktan umusu yok
Tamudan korkusu yok.
Derviş şarap içerek de gidebilir yoluna